İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali (BWI) üyesi YOL-İŞ, AĞAÇ-İŞ, ORMAN-İŞ ve TARIM ORMAN-İŞ sendikaları olarak, Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanan ve hayatını kaybeden işçiler için bir anma etkinliği tertip ettik. YOL-İŞ Genel Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı etkinlikte, güvenli ve insan onuruna yakışır iş talebimizi yineledik.
Uluslararası üst örgütümüz BWI’nin çağrısı ile bu yılki Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü etkinlikleri, inşaat, yapı materyalleri, çimento, ağaç işleri ve ormancılık sektörlerinde örgütlü 130 ülkeden 334 sendika tarafından eş zamanlı olarak gerçekleştirilen anma etkinliklerine sahne oldu. İş kazalarında hayatını kaybeden ve yaralanan işçilerin anıldığı, güvenli ve insan onuruna yakışır iş taleplerimizin yinelendiği etkinliklerin en geniş katılım arz edenlerinin başında; YOL-İŞ, AĞAÇ-İŞ, ORMAN-İŞ ve TARIM ORMAN-İŞ sendikaları olarak düzenlediğimiz programımız geliyordu.
Yazılı ve görsel basının da ilgi gösterdiği etkinliğe Genel Başkanımız Ramazan Ağar ve Sendikamız Yönetim Kurulu Üyeleri, Ankara şubelerimizden yönetici, temsilci ve üyelerimiz ve YOL-İŞ personeli iştirak ettiler. Etkinliği birlikte gerçekleştirdiğimiz kardeş sendikalarımızdan AĞAÇ-İŞ Ankara Şubesi Genel Sekreteri İsmail Aydın, ORMAN-İŞ Genel Başkanı Baki Yüksel, TARIM ORMAN-İŞ Genel Başkanı Şükrü Durmuş ise beraberlerinde sendikalarımızın yönetici ve üyeleri ile birlikte anma programımızda yer aldılar.
YOL-İŞ Genel Merkezi’nin ev sahipliği yaptığı etkinlik iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanan ve hayatını kaybeden işçiler anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Anma etkinliğimize ilişkin gündemin arz edilmesi ardından YOL-İŞ Eğitim Müdürü Özcan Karabulut 28 Nisan, Dünya İş Sağlığı ve Günü üzerine bir sunuş gerçekleştirdi. 28 Nisan’ın “Sendikal hareket tarafından dünya çapında İş Kazalarında Hayatını Kaybetmiş ve Yaralanan İşçileri Anma Uluslararası Günü” olarak gündeme alındığını belirten Karabulut, ILO’nun ise kampanyaya 2001 yılında dahil olduğunu belirtti.
Ağar, “Taşeron işçiler İSG şemsiyesi
altına girmeli, bir an önce sendikalı olmalıdırlar”
Karabulut’un İş Kazalarında Hayatını Kaybetmiş ve Yaralanan İşçileri Anma Uluslararası Günü’nün tarihsel gelişimi ile 28 Nisan dahilinde küresel düzeyde gerçekleştirilen eylem ve etkinliklere yer verdiği sunuşu ardından, anma konuşmasını yapmak üzere Genel Başkanımız Ramazan Ağar kürsü aldılar. Başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere, tüm uluslararası akitlerde sağlık ve güvenliğin bir insan hakkı olarak kabul edildiğini belirten Ağar, konuşmasını iş kazaları ve meslek hastalıklarının dünyada ve ülkemizdeki durumuna ilişkin değerlendirmeleri ve alana ilişkin taleplerimiz ile sürdürdü:
“Sendikamın ev sahipliğinde düzenlenen “28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü Anma Toplantısı” münasebetiyle sizlerle birlikte olmaktan mutlu olduğumu ifade ediyor, hepinizi şahsım, yönetim kurulum ve Türkiye Yol, Yapı ve İnşaat İşçileri Sendikası YOL-İŞ adına saygıyla selamlıyorum. Avrupa Birliği, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü’nün uluslararası belgelerinde çalışana değer verilmesi, çalışma hayatının çalışma çevresiyle birlikte insancıl hale getirilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi temel amaçlar arasındadır. Birleşmiş Milletler’e göre, çalışma ortamında sağlık ve güvenlik bir insan hakkıdır.
Birleşmiş Milletler’in eski Genel Sekreteri Kofi Annan bu yaklaşımı veciz olarak şöyle ifade etmiştir: “Çalışma yaşamında güvenlik ve sağlık yalnızca sağlam bir ekonomik politika değil, aynı zamanda temel bir insan hakkıdır.” Kofi Annan bu sözüyle “önce insan, yani çalışanın sağlığı ve yaşam hakkı derken, sağlam ekonomi vurgusuyla da üretim sürecine, verimliliğe, gelişmiş ekonomiye ve küresel rekabete işaret etmektedir. Kofi Annan kısaca, “İnsana değer vermezseniz, sağlam ve gelişmiş bir ekonomiye de sahip olamazsınız,” demektedir.
İş sağlığı ve güvenliği konularına gereken önem verilmediğinde, bu alandaki sorunların karşımıza iş kazaları, meslek hastalıkları, ölümler, yaralanmalar, üretim kaybı, tazminatlar, cezalar, dolayısıyla olumsuz bir ekonomik tablo olarak çıkması kaçınılmazdır. Nitekim AVM, baraj inşaatlarında, maden ocaklarında, sanayi bölgelerinde meydana gelen iş kazalarında onlarca işçimiz hayatını kaybetmiştir, onlarcası sakatlanmıştır. Dünyada her 15 saniyede 1 işçi, her gün yaklaşık 6 bin işçi iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Ağar, “İnşaat işçileri 3 kat daha fazla ölüm,
2 kat daha fazla yaralanma riski ile karşı karşıyadır”
Ülkemizde ise her gün ortalama 4 ile 6 işçi iş kazalarından dolayı hayatını kaybetmektedir. Merdiven altında çalışan çocuk işçileri, gençleri, kadın işçileri, istatistiklere yansımayan meslek hastalıkları nedeniyle gerçekleşen ölümleri de dahil ettiğimizde, bu sayının çok daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Maalesef ülkemiz ölümlü iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. İnşaat işkolu çalışma şartları bakımından en riskli sektörlerden biridir. Sektör çalışanları, diğer sektördekilere oranla 3 kat daha fazla ölüm, 2 kat daha fazla yaralanma riski ile karşı karşıyadır.
2016 yılında iş kazaları sonucunda 2 bine yakın işçi hayatını kaybetmiştir. Bunun yaklaşık dörtte biri inşaat işkolundan işçilerdir. Belirtilmesi gereken bir başka husus, inşaatlarda göçük altında kalan, hayatlarını kaybeden işçilerden bir bölümünün işyerlerinde çalışan taşeron işçiler olmasıdır. Bu husus, taşeron işçilerin iş sağlığı ve güvenliği şemsiyesi altına girmeleri açısından da, bir an önce sendikalı olmaları gerektiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan, meslek hastalıkları nedeniyle ölümlerin iş kazası nedeniyle ölümlerden 6 kat daha fazla olduğu düşünülürse, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki tablomuzun âdeta bir “savaş tablosu” olduğu görülmektedir.
Bizim de talep ettiğimiz, müstakil bir kanun olarak 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkarılmış, AB direktifleri temel alınarak yaklaşık 40 yönetmelik yürürlüğe konulmuş, ILO’nun başta 167 sayılı İnşaat İşlerinde Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmesi onaylanmıştır. Ancak ülke olarak iş kazalarını, işçi ölümlerini önleyemedik, önleyemiyoruz. Oysa biz ILO’nun “Güvenlik Kültürü Raporu” vesilesiyle de biliyoruz ki, meslek hastalıklarının tümünü, iş kazalarının yüzde 98’ini önlemek mümkündür. YOL-İŞ sendikası olarak, iş kazalarını önlemek mümkünken, evinden ekmeğini kazanmak için işine giden ve bir daha evine dönemeyen emekçilerin ölümlerini kabul edilemez buluyoruz. BWI üyesi Türkiye sendikaları olarak, bir işçinin bile ölümünü kabul etmiyoruz. Bu tablo, ileri bir geleceğe yürümek zorunda olan Türkiye’nin mutlaka değiştirmesi gereken olumsuz bir tablodur.
Bu olumsuz tablonun sonucunda vasıflı işgücümüzü, emekçilerimizi kaybediyoruz. Bununla birlikte, neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde sağlam bir ekonomiyi de kaybediyor, gelişkin bir ülke olma hedefinden de uzaklaşıyoruz. Çünkü ülke olarak iş güvencesi ile iş sağlığı ve güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğini göz ardı ediyoruz. Çünkü emekçilerimizi sosyal güvenlik ve sendika şemsiyesi altına almıyoruz. Çünkü taşeron işçilik uygulamasında ısrar ediyoruz ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almıyoruz. Uygulanmakta olan sosyo-ekonomik politikaları sorgulayıp değiştirdiğimizde, hem iş kazalarını önleyebilecek, hem de sağlam ekonomik yapımızla gelişmiş ekonomiler arasında yer alabilecek, küresel rekabette üstünlük sağlayabileceğiz.
Ağar, “Ekmeği için çalışan emekçiler için sağlıklı,
güvenli ve insan onuruna yakışır bir iş talep ediyoruz”
Başlangıçta Kanada’da, daha sonra Amerika ve İngiltere olmak üzere pek çok ülkede işçiler ve sendikalar 1996 yılından bu yana iş kazalarında hayatını kaybeden işçiler için anma günü düzenlemektedir. 28 Nisan, 2001 yılından itibaren Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından “Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü” olarak kabul edilmiştir. ILO her yıl farklı tema ve çeşitli etkinliklerle iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanan ve hayatını kaybeden işçileri anmakta, çatısı altındaki üçlü yapıya ve taraflara görev ve sorumluluklarını hatırlatmaktadır.
Biz de bu yıl BWI üyesi Türkiye sendikaları olarak bu anma toplantısıyla, ulusal ve uluslararası kamuoyunun dikkatini işçi ölümlerine çekiyor ve geride kalan, ekmeği için çalışan emekçiler için sağlıklı, güvenli ve insan onuruna yakışır bir iş talep ediyoruz. Ve bu talebimizi sürekli bir hale getirmek, emekçi ölümlerini sürekli gündemde tutmak için 28 Nisan’ın ülkemizde de “İş Kazalarında Hayatını Kaybeden İşçileri Uluslararası Anma Günü” olarak kabul edilmesini istiyoruz. Bu çerçevede, BWI üyesi Türkiye sendikaları olarak “28 Nisan Bildirisi”ni hazırladık. Birazdan bu bildiriyi sizlerle paylaşacak, huzurunuzda imzalayacak ve kamuoyunun bilgisine sunacağız.
Geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanlığımızın düzenlediği bir toplantıda da ifade ettim: Hedefimiz tüm sektörlerde sıfır iş kazası, sıfır ölüm olmalıdır. Ölümleri önlemek için sıfır iş kazası da yetmez, meslek hastalıklarını tespit edip, tedavi edebilmeliyiz. Bunun için meslek hastalıkları hastanesi sayısını artırmalı, meslek hastalıklarının tespitine yönelik çalışmalar da yapmalıyız. Bütün bunları yapabilmemiz için öncelikle zihniyet değişikliğine gitmemiz, “önce insan ve işçi güvenliği” anlayışını benimsememiz gerekmektedir. Konuşmamı burada tamamlarken, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün örgütlenme kültürüyle anlamlı olacağını ifade ediyor; toplantımızın başarılı geçmesini ve kişi, kurum, herkesin burada dile getirilen görüşlere ve taleplere duyarlı yaklaşmalarını diliyor, bu görüş ve düşüncelerle saygılarımı sunuyorum”.
BWI, “Daha güvenli çalışma koşulları,
sendikalarla mümkün”
Anma konuşmalarını yapmak üzere kürsü alan AĞAÇ-İŞ Ankara Şube Genel Sekreteri İsmail Aydın, ORMAN-İŞ Genel Başkanı Baki Yüksel ve TARIM ORMAN-İŞ Genel Başkanı Şükrü Durmuş örgütlü bulundukları sektörlere ilişkin sağlık ve güvenlik koşullarına dair tespitlerini aktardılar. BWI üyesi Türkiye sendikalarının ortak talebi, 28 Nisan’ın, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, ülkemizde de anma günü olarak kabul edilmesi olarak öne çıktı. Genel Başkanların konuşmaları ardından anma programı, Sendikamız YOL-İŞ tarafından hazırlatılan ve gerek ulusal, gerekse yerel medya aracılığıyla yayınına başlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kamu Spotu’nun gösterimi ile devam etti.
İş kazalarında hayatını kaybeden ve yaralanan işçileri anma etkinlikleri vesilesiyle küresel örgütümüz BWI tarafından yayımlanan 28 Nisan Bildirisi Dış İlişkiler Uzmanı Özgür Doruk tarafından takdim edildi. BWI Genel Sekreteri Ambet Yuson imzasıyla yayımlanan bildiride, enternasyonalin şu görüşlerine yer veriliyordu, “Dünyanın dört bir köşesinde sendikalar, her yıl tarihler 28 Nisan’ı gösterdiğinde “iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu yaşamını yitiren dostlarını” hatırlamak ve onları onurlandırmak için anma etkinlikleri düzenler. Bu yıl, BWI ve üyesi bulunan örgütlerin düzenlediği anma etkinliklerinin ana temasını oluşturan “Daha Güvenli Çalışma Koşulları, Sendikalarla Mümkün” sloganımızı sizlere arz etmenin onurunu taşıyoruz.
İşçiler, alışılagelmiş mesailerini ifa ettikleri esnada; ölmeye, sakat kalmaya ve meslek hastalıklarına yakalanmaya devam ediyorken, onları sağlık risklerine karşı korumak ve yaşamlarını kurtarmak adına işverenlerin bir an evvel gereken adımı atmaları için, sendikalara büyük bir sorumluluk düşmektedir. Kaza ve hastalıklara ilişkin tüm tehlikeler bilinmektedir ve elbette alınması gereken tedbirler de. İşyerlerimizde yaşanan kazaların büyük bir bölümü öngörülebilir ve önlenebilir. Ne var ki, risk yönetimine ilişkin noksanlar ve bir kısım işverenin bu riskleri göz ardı eden yaklaşımları, kazaların yaşanmasına zemin hazırlamaktadır.
BWI, “Amandla!
Gücü insanlara verin!”
Bu karanlık arka plana karşı duruş olarak, BWI ve dünyanın dört bir köşesinden üyesi bulunan örgütler, hazırladıkları posterlerde yer alan alt başlıkları belirlemişlerdir: Bir işçinin ölümü bile kabul edilemez! BWI tarafından hazırlanan son rapor göstermektedir ki, çimento sektöründe yaşanan ölümlü iş kazalarının %83’ü taşeron şirketlere ait işyerlerinde gerçekleşmektedir. Rapora konu olan çimento işyerlerinin %30’unda, son 3 yıl içerisinde en az 1 ölümlü iş kazası yaşandığı, %60’ında ise meslek hastalığı vakasına rastlandığı tespit edilmiştir. Söz konusu şirketlerin %20’sinde yönetimlerin hiçbir sağlık ve güvenlik teftişine izin vermediği göz önünde bulundurulduğunda, rakamların bu boyutta olması kaçınılmazdır. İnşaat ve ağaç işleri sektörlerinde ise kimyasal maddeler, toz, el ile taşıma, bedensel ve ruhsal riskler gibi sağlık ve güvenliğe ilişkin bilinen tüm tehlikeler, işçiler için her gün maruz kalınan koşullar haline gelmiştir. Her iki sektörde de, en tehlikeli olarak nitelendirilen tüm işler hızla taşeronlaştırılmakta ve bu durum işçilerin sağlık ve güvenliğine yönelik risklerin önünü açmaktadır.
İşyerinde yabancı düşmanlığına hayır! Dünyanın farklı bölgelerindeki pek çok ülkede göçmen işçiler; güvencesiz ve tehlikeli istihdam koşulları ile yüz yüzeler. Göçmen karşıtlığını ve yabancı düşmanlığını körükleyen söylemlerdeki artış, onların ırkçı saldırılara, toplumlarımızın diğer kesimlerine göre daha fazla maruz kalmalarına neden olmaktadır. İşyerinde cinsiyet ayrımcılığına hayır! Yeryüzündeki kadınların %35’lik bir orandan daha fazlasının fiziksel veya cinsel saldırıya maruz kaldığı tespit edilmiştir. %40 ile %50 arasında bir oranla, kadınların işyerlerinde en az 1 defa cinsiyet temelli ayrımcılığa, istismara ya da fiziksel şiddete uğradığı bilinmektedir.
Öldüren toz asbest yasaklansın! Her yıl en az 100 bin insanın, asbestten kaynaklanan hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdiği, uluslararası kuruluşlarca kayıtlara geçirilmiştir. Ancak, pek çok ülkede meslek hastalıklarına ilişkin tutulan istatistiklerin güvenilir olmaması dikkate alındığında, bu rakamın çok daha yüksek olduğu kabul edilmelidir. Daha acı olanı, asbeste maruz kalma ile hastalıklara ilişkin ilk belirtilerin ortaya çıkması arasındaki sürenin uzun olması dolayısıyla, kurbanların pek çoğu bu kimyasal ile temas ettiklerinin farkında dahi değiller. Bu nedenledir ki, asbest kaynaklı hastalıklar gerektiği gibi teşhis edilemez, tedavisi gerçekleştirilemez ve daha önemlisi önlenemez. İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali, 28 Nisan bildirisini, Kasım ayında Güney Afrika Cumhuriyeti’nde gerçekleşecek Dünya Kongresi’ne ilişkin belirlediği slogan ile bitirmeyi tercih eder. Amandla! Gücü insanlara verin!”.
Yuson, “Sendikalaşma
önündeki tüm engelleri kaldırın”
İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali (BWI) tarafından 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü vesilesiyle yayımlanan bildirinin okunması ardından, BWI Genel Sekreteri Ambet Yuson’un YOL-İŞ, AĞAÇ-İŞ, ORMAN-İŞ ve TARIM ORMAN-İŞ sendikaları nezdinde, Türkiye’deki tüm işçilere seslendiği video mesajın sunulması ile anma etkinliğine devam edildi. Taşeronlaşmanın durdurulması ve sendikal örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması taleplerine vurgu yapan Yuson, hazırlanan video mesajında şu sözlerine yer verdi:
“İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternasyonali, BWI’den dayanışma dolu selamlar. BWI dünyanın dört bir yanından inşaat, ormancılık, ağaç işleri ve çimento sektörlerinde çalışan 12 milyon işçiyi temsil etmektedir. Bugün, İşçileri Anma Evrensel Günü’nde, işyerlerinde yaşamlarını yitiren dostlarımızı anıyoruz. Ancak, ayakta kalmak için de savaşıyoruz. Bir işçinin ölümü bile kabul edilemez! Dünyada her yıl iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle 2,3 milyon işçi yaşamını yitiriyor. Artık güvenliğimizi yalnızca hükümetlerin ya da yalnızca işverenlerin eline bırakamayız. Sendikalar harekete geçmelidir. Çünkü daha güvenli çalışma koşulları sendikalar ile mümkün.
Sizlerden iş sağlığı ve güvenliğini öncelikli mücadele alanınız yapmanızı istiyorum. Daha güvenli işyerleri için, ayağa kalkmalı, sesimizi yükseltmeli ve mücadele etmeliyiz. Sizlerin, Türkiye’de her zamankinden daha fazla güçlükle karşılaştığınızı biliyorum. Bu nedenle, BWI’nin sizlere ve üyelerinize tam ve eksiksiz destek ve dayanışma temennilerini tekrarlamak istiyorum. Türkiye’de daha güçlü sendikalar ve daha güvenli işyerleri için BWI, demokrasi ve sendikal haklara yönelik ihlalleri engelleyin çağrısı yapmaktadır; taşeronlaşmayı durdurun, sendikalaşma önündeki tüm engelleri kaldırın, yandaş sendikaların kayırılmasına son verin ve işçilerin kıdem tazminatından elinizi çekin.
Şuna olan inancım tam ki; YOL-İŞ, AĞAÇ-İŞ, ORMAN-İŞ ve TARIM ORMAN-İŞ liderleri ve üyeleri, sizler, hepiniz, işçilerin güvenliği için ilelebet en güvenilir teminat olacaksınız – Soma’daki bir madende, İstanbul’daki bir inşaatta, Kocaeli’deki ahşap fabrikalarında, Polatlı’daki tarlalarda ve Bolu’daki ormanlarda. Yoldaşlarım, dostlarım, dayanışma ile kalın!”. BWI üyesi Türkiye sendikalarınca YOL-İŞ ev sahipliğinde gerçekleştirilen anma etkinliği, dört sendikanın ortak bildirisinin takdimi ve imza seremonisi ardından sona erdi.