Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu’nun (EPSU) her yıl aynı alt bölgeden üye örgütlerini bir araya getiren etkinliklerinden, Güney Doğu Avrupa Bölge Toplantısı 2017 yılı ayağı, 28 – 29 Mart tarihlerinde Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da gerçekleştirildi. Toplantıya sendikamızı temsilen Genel Başkanımız Ramazan Ağar, Genel Teşkilatlandırma Sekreterimiz Mehmet Yolasığmazoğlu, Genel Eğitim Sekreterimiz Ahmet Kılıç ve Dış İlişkiler Uzmanı Özgür Doruk katıldılar.
Toplantıda Türkiye’den EPSU üyesi sendikaların yanı sıra Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Moldova ve Romanya’da yerel yönetimler, sağlık – sosyal hizmetler, merkezi idareler ve kamu hizmeti kuruluşları iş kollarında örgütlü sendikaları temsilen yönetici ve uzmanlar da hazır bulundular. 57 kişilik toplantı mevcudu içerisinde EPSU’dan; Genel Sekreter Yardımcısı Penny Clarke, Toplu Pazarlık Birimi Direktörü Richard Pond, Güney Doğu Avrupa Bölge Ofisi’nden Marina Irimie ve Monica Avram da yer almaktaydı.
Açış konuşmaları ve gündemin onanmasını takiben başlayan ilk gün oturumlarında ilk başlık, ev sahibi ülke olması nedeniyle, Bulgaristan’da sendikal haklar, sosyal diyalog ve toplu sözleşme alanlarında yaşanan yakın tarihli gelişmelere ayrılmıştı. Kardeş sendikamız FCIW’nin de bağlı olduğu PODKREPA Konfederasyonu’ndan Genel Başkan Dimitar Manolov ve CITUB Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Chavdar Christov bu bölümde sunumlarını gerçekleştiren konuşmacılar idi.
EPSU Güney Doğu Avrupa Bölgesi Başkanı olarak, Bulgaristan Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Sekreteri Dr.Ivan Kokalov’un moderatörlüğünde gerçekleştirilen 2017 oturumları, Bükreş’te konuşlu bulunan Bölge Ofisi’den Marina Irimie’nin, sonbaharda düzenlenecek PSI Kongresi gündemini oluşturacak Tüzük Değişikliği Önergeleri ve Eylem Planı’na ilişkin tebliği ile devam etti. Irimie bu bölümde ayrıca, 2016 yılı süresince EPSU’ya yapılan üyelik başvuruları ve Mali Konular’ı içeren raporunu da katılımcılar ile paylaştı.
Clarke, “Faaliyetlerimizin,
odağında örgütlenme olacaktır”
Toplantı, EPSU Genel Sekreter Yardımcısı Penny Clarke tarafından “EPSU 2017 Öncelikleri ve Çalışma Planı: Orta ve Doğu Avrupa Bölgelerine Yönelik Yürütülecek Faaliyetler” ile ilgili bilgilerin aktarıldığı gündem maddesinin görüşülmesi ile devam etti. Clarke, “Güney Doğu Avrupa ülkelerinden EPSU üyesi sendikalara ilişkin faaliyetlerin odağında örgütlenme olacak” sözlerine yer verirken ayrıca, ilerleyen dönem içerisinde bu alanda EPSU çatısı altında hayata geçirilecek projelere ilişkin detayları da aktardı.
Güney – Doğu Avrupa Bölgesi’nden temsilcilerin, EPSU sektörel kurullarının çalışmalarından edindiği deneyimleri aktardığı panel oturumunu, bölgemizi Kamu Hizmetleri Enternasyonali (PSI) ve EPSU Kadın Komiteleri’nde temsil eden meslektaşlarımız Romanya’dan Raluca Popescu ve Corina Ionascu ile Bulgaristan’dan Slava Zlatanova’nın deneyimlerini aktardıkları gündem maddesi ile devam etti. 28 Mart oturumları, Penny Clarke’ın kapanış değerlendirmeleri ardından son buldu.
Bulgaristan sendikalarının ev sahipliğinde gerçekleşen EPSU Bölge Toplantısı’nın ikinci gününde müzakereleri biçimlendiren konu başlıkları şu şekilde sıralanmaktaydı; sendikal haklar, sosyal diyalog, toplu pazarlık süreçleri, özelleştirme ve kamu hizmetlerinde liberalleştirme, üye sendikaların eylemleri ve Güney Doğu Avrupa ülkelerinde örgütlenme ve üyelik kampanyaları. Genel Başkanımız Ramazan Ağar, bu başlıklar ile tesis edilmiş üç gündem maddesinin görüşülmesi esnasında görüşlerini şu sözleri ile aktardı:
Ağar, “Sendikalar çağdaş demokrasinin, sosyal adaletin
ve gelişkin ekonominin vazgeçilmez kurumlarıdır”
“Öncelikle belirtmeliyim ki, 2016 yılı çalışma hayatımız açısından zor bir yıl olmuştur. Sürmekte olan küresel kriz, Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisini göstermektedir. Nitekim 2016 yılında ekonomideki yavaşlamaya paralel olarak istihdamda görülen yavaşlama, başta gençlerin ve kadınların işsizliği olmak üzere artan işsizlik, yetersiz olarak belirlenen asgari ücret, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisini veren kanun düzenlemesinin yürürlüğe girmesi, ücretliler üzerindeki ağır vergi yükü olumsuz etkilere örnek olarak verilebilmektedir.
Taşeron işçilik uygulaması, başta inşaat işkolumuz olmak üzere, diğer işkollarında da ciddi oranda can kaybına yol açmaya devam eden iş kazaları, çalışma hayatımızın gündeminde çözüm bekleyen acil sorunlar olarak önemini korumaktadır. 2016 yılında iş kazaları sonucunda 1,970 işçi hayatını kaybetmiştir. Bunun 442’si inşaat işkolundan işçilerdir. Başka bir ifadeyle, iş kazası sonucu hayatını kaybeden işçilerin yüzde 22,4’ü inşaat işkolundadır. Müstakil bir İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’muz, yönetmeliklerimiz ve işkolumuzla ilgili önemli hedeflerimiz olmasına rağmen ölümleri durduramıyoruz. Hedeflerimiz arasında olmasına rağmen, meslek hastalıkları tanı sistemini de geliştiremedik. Mutlaka değiştirmemiz gereken olumsuz bir tablodur bu.
Hükümet yetkilileri son zamanlarda yaptıkları konuşmalarda, kıdem tazminatının işçiye ve işverene “yük” getirdiğinden söz etmekte ve referandumdan sonra yapılacak düzenleme ile kıdem tazminatı sorununu çözeceklerini ifade etmektedirler. Kazanılmış bir hak olan kıdem tazminatı hakkımız, “reform” adı altında fona devredilmek istenmektedir. Kıdem tazminatı hakkımızın geriye götürülmek istenmesi bizi endişelendirmektedir. Ancak işçi sendikaları ve konfederasyonları olarak kararlı duruşumuzu koruyoruz. Çalışanların hak kaybına yol açacak hiçbir düzenlemeyi kabul etmeyeceğiz.
45 yaşın altındaki çalışanları bireysel emeklilik sistemine dahil eden uygulama; özel sektörde çalışanların sayılarına, kamuda ise tabi oldukları bütçelere göre kademeli olarak 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren başlatılmıştır. Sistemin zorunlu oluşu tarafımızdan kabul edilebilir değildir. Talebimiz, bireysel emekliliğe katılımın çalışanın isteğine bırakılmasıdır.
Karayolları’nda taşeron işçilerle ilgili başlattığımız örgütlenme ve hukuk mücadelesini başarıyla sonuçlandırdık ve 10 bine yakın taşeron işçisinin kadroya geçmelerini sağladık. YOL-İŞ’in mücadelesi, Türkiye’de gerek asıl işte, gerekse yardımcı işte taşeron işçisi olarak çalışanların kadroya geçirilmelerinin önünü açmıştır. Nitekim hükümetin 720 bin taşeron işçisinin kadroya alınacağını açıklaması, özellikle taşeron meselesini ülkemizin gündemine taşıyan YOL-İŞ açısından memnuniyet verici olmuştur. Ancak söz konusu taşeron işçiler sorununun çözümü 16 Nisan’da yapılacak olan referandum sonrasına bırakılmıştır. Biz tüm taşeron işçilerin kamu işçisi sıfatıyla istihdam edilmesini talep ediyoruz ve bu talebin yakın takipçisi durumundayız.
Ülkemizin ve çalışma hayatımızın sorunları var, ama karamsarlık içinde değiliz. Sendikalar çağdaş demokrasinin, sosyal adaletin ve gelişkin ekonominin vazgeçilmez kurumlarıdır. İşçileri örgütlenememiş bir ülkenin sadece demokrasisi değil, ekonomisi de sorunlu ve güçsüzdür. Sendikamız bu görüşten hareketle 2017 yılında da üyelerini en iyi şekilde temsil etmek, sendikal haklarımızı güvence altına almak için her zamankinden daha çok çalışacaktır”.