Değerli Arkadaşlarım,
TÜRK-İŞ’e bağlı Sendikalarımızın Değerli Yönetici ve Üyeleri,
Kıymetli Şube Başkanlarım, Şube Yönetim Kurulu Üyelerimiz,
Sevgili Basın Mensupları;
Son zamanlarda ülkemizde yoğunlaşan ekonomik ve hukuksal değişiklikler kurumları ve kuralları yeniden düzenlemeyi hedeflemektedir. Türkiye YOL-İŞ Sendikası demokrasi, hak, hukuk ve özgürlükleri esas alan gelişmeleri can-ı gönülden desteklemektedir.
Kaygılarımızı da elbette demokratik ölçüler içinde ortaya koymak hem görev, hem de sorumluluğumuzdur.
Basın toplantımız bu amaçla düzenlenmiştir.
Öncelikle İl Özel İdareleri konusuna değinmek istiyorum:
2005 Yılında, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılıp işçiler İl Özel İdarelerine devredilirken;
Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
“AMACIMIZ, KÖYE VE KÖYLÜYE DAHA HIZLI ULAŞMAK, BU NEDENLE YEREL YÖNETİMLERİ GÜÇLÜ KILMAK İSTİYORUZ. İL ÖZEL İDARELERİNE DEVREDİLEN İŞÇİLERİN SADECE İŞVERENİ DEĞİŞECEK BUNUN DIŞINDA BAŞKA BİR SORUN YAŞAMAYACAKLAR, KEFİLİ BENİM”
demişti.
Ancak; sadece 1 yıl önce İl Özel İdarelerinden “ihtiyaç fazlası” olduğu ileri sürülen binlerce işçi 6111 sayılı Yasa ile Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesine nakledilmişlerdir.
Şimdi ise, “BAZI BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİN SINIRLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ İLE 13 İLDE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KURULMASI …” hakkında kanun tasarısı ile oluşacak toplam 29 büyükşehirde çalışan on binlerce İl Özel İdaresi işçisinin Büyükşehir Belediyeleri ile ilçe belediyelerine nakledilmeleri gündeme getirilmiştir.
Bu kanun tasarısına bakıldığında çeşitli başka sakıncalar da dikkati çekmektedir.
Şöyle ki;
1- Yerel Yönetimlerin genel bütçeden aldıkları payların düşürüleceği;
2- Köy ve beldelerin mahalleye dönüştürülmesi ile birlikte buralarda yaşayan yurttaşlarımıza yeni vergi, harç ve harcamalara katılım yükleri getirileceği;
3- Hizmetin il düzeyinde merkezileşeceği, hizmete erişimin zorlaşabileceği;
4- Yaklaşık 12 milyon köylü yurttaşımız için; yol, gölet, kar mücadelesi gibi hayati ihtiyaçların giderilmesinde aksaklıklar yaşanabileceğini öngörüyoruz.
Bunlarla birlikte il düzeyinde kurulacak komisyonlar vasıtası ile çalışanları istedikleri kurumlarda çalıştırmayı hedefledikleri anlaşılmaktadır. Böylece Sendikamızın Torba Kanun olarak isimlendirilen 6111 sayılı Yasa müzakereleri sırasında elde ettiği kazanımlar ortadan kaldırılmış olacaktır.
Halbuki yine 6111 sayılı yasa ile belediyelerde çalışmakta olan işçilerden on binlercesi “ihtiyaç fazlası” olarak tespit edilip Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatlarına dağıtılmışken, bu kez de İl Özel İdarelerinden on binlerce işçinin Büyükşehir belediyelerine devri yeniden bu işçilerin “ihtiyaç fazlası” diye nitelenerek başka kurumlara dağıtılmasına neden olacaktır.
Böylece yıllarını; köy yollarının yapımına, bakım ve onarımına, asfaltlanmasına, kışın en kötü hava şartlarında bile hayatı pahasına kar mücadelesi yaparak açık tutulmasına, köyün kanalizasyon ve içme suyu gibi alt yapı yatırımlarının yapılmasına, tarım arazilerinin ve hayvanların sulanması için gölet yapımına, kamu binalarının inşaası, tamir ve tadilatına, duble yolların yapılmasına ve bu yolların bakım ve onarımına emek veren sendikamız üyesi işçilerin emekleri yok sayılacak ve halkımızın hayati öneme haiz bu ihtiyaçlarının giderilmesinde de aksaklıklar yaşanacaktır.
Bu düzenleme; hizmetlerin gereğince kaliteli ve kalifiye personel eli ile görülmesini engelleyecek, kuruma emek verenler dışlanacak, emekli olmaya zorlanacaklardır.
Büyüyen şehir sınırları nedeniyle hizmetin etkin ve zamanında verilmesi aksayacak, hizmete erişimde sorunlarla karşılaşılacaktır. Bu yasa ile adı mahalleye dönüşecek beldelerin ve köylerin hayatlarında gerçek gelişmeler olmayacaktır.
Şimdiye kadar mevcut Büyükşehir Belediyelerinde bu hizmetler nasıl yürütülüyorsa, yeni kurulacak 13 Büyükşehir Belediyesinde de aynı şekilde yürütülmesinin daha doğru olduğu inancındayız.
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İŞYERLERİNDE ARACI FİRMALAR VASITASIYLA ÇALIŞTIRILAN İŞÇİLERİN HUKUKİ DURUMU, YARGISAL SÜREÇ VE GELİNEN AŞAMA
Yargı; Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde çalıştırılan Sendikamız üyesi, kadrosuz 7 bin’e yakın işçinin Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi olduğuna karar vermiştir.
Bu karar sonrasında; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali YILDIRIM’ın Maliye Bakanlığına hitaben yazdığı 02.06.2012 tarihli ve 00478 sayılı yazıda yargı kararını belirttikten sonra;
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün bu işçilere ihtiyacı olduğunu vurgulayarak kadro talebinde bulunmuştur. Ancak Maliye Bakanlığı bu yazıya cevap vermediği gibi yargı kararlarının gereği olan kadro tahsislerini de yapmamıştır.
Bu gelişmeler üzerine, Karayolları Genel Müdürlüğü yargı kararlarına uymak ve kadro tahsis talebinde ısrar etmek yerine, hukuka aykırı ve muvazaalı olan bu çalışma sistemine de devam edemeyeceği için bazı Bölge Müdürlüklerinde işin tümünü anahtar teslimi ihaleye vermiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü bu uygulamayı 2013 yılından itibaren tüm işyerlerinde hayata geçirmeyi planlamaktadır.
Bu durum; kadrosuz çalıştırılan 7 bin işçinin işini kaybetmesine neden olacağı gibi, Karayolları Genel Müdürlüğünde yıllardır kadrolu olarak çalışan 11 bin işçinin ve yurt genelindeki 11 bin 555 adet iş makinesinin de atıl hale gelmesine neden olacaktır.
Açıkça görüldüğü üzere Karayolları Genel Müdürlüğü’nce izlenen bu yöntem hiçbir sorunu çözmeyecek, aksine telafisi mümkün olmayan yeni sorunlar yaratacaktır.
Sendikamız hukuk yolundan asla sapmayarak anılan yazıya Maliye Bakanlığının 60 günlük süre içinde cevap vermediği kadro talebinin “zımnen reddedildiği “ varsayımı ile Türkiye YOL-İŞ Sendikası üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak üzere, zımni ret işleminin iptali için Ankara 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
Sendikamıza göre; Yargı kararlarının uygulanması halinde işçilerin mağduriyetleri önleneceği gibi, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün ve ülkemizin menfaatleri de korunmuş olacaktır.
Değerli arkadaşlar son olarak değinmek istediğim konu ise;
SENDİKALAR VE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ YASA TASARISIDIR.
Sendikal Hareketin 30 yıldır değiştirilmesi için mücadele verdiği çalışma yaşamı ile ilgili Yasa nihayet TBMM gündemine gelmiştir. Ancak yapılan düzenlemelere bakıldığında, işçi hak ve özgürlüklerini geriye götüren, İLO sözleşmelerinden uzaklaşan ve çalışma hayatının sorunlarını çözmekten çok karmaşaya yol açabilecek hükümlerin onaylandığını görüyoruz.
Örneğin; sendika kurucusu olabilmek için “işkolunda çalışır olmak” şartı kaldırılarak, “çalışır olmak” yeterli görülmektedir. Bu durumda isteyen herkes sendika kurabilecektir. Madde, sendika enflasyonunun doğmasına yol açacaktır. Keza; 30 kişiden az işçi çalıştırılan işyerlerinde işçi çıkarılması halinde “sendikal tazminat”ın kaldırılması, sendikal örgütlenmenin en önemli güvencesinin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Bu ve benzeri maddeler Üçlü Danışma Kurullarında mutabakat sağlanan konular değildir. TBMM’de mutabakat metni dışına çıkılmasını doğru bulmuyoruz. Bu nedenle; İLO sözleşmelerine uygun biçimde sendikal hak ve özgürlükler için mücadele etmeyi sürdüreceğimizi kamuoyuna açıklamak istiyorum.
Saygılarımla…
Basın Açıklamasını Bilgisayarınıza (WORD Formatında) Kaydetmek İçin Tıklayınız