Belçika’nın başkenti Brüksel 23 Ocak 2013 tarihinde geniş katılımlı bir eyleme sahne oldu. Uluslararası üst kuruluşumuz İnşaat ve Ağaç İşçileri Federasyonu (EFBWW) öncülüğünde gerçekleştirilen eyleme inşaat, ağaç işleri, gıda ve taşımacılık sektörlerinden 4,000’in üzerinde öfkeli işçi katıldı. Eyleme ayrıca Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), Avrupa Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ETF) ve Avrupa Gıda, Tarım ve Turizm İşçileri Federasyonu (EFFAT) da destek verdiler.
Çarşamba sabahı EFBWW Ofisi’nde düzenlenen basın toplantısı ile eyleme start verildi. Toplantıda söz alan sendika liderleri “sınır ötesi temin ile istihdam edilen işçilerin ekonomik açıdan sömürülmesine ve Avrupa’da 2008 krizinden bu yana yayılımını arttıran sosyal dampinge karşı yürüttükleri mücadeleyi vurguladılar. Emek sömürüsü ve şirketlerin Avrupa yasalarını nasıl çiğnediğine ilişkin çeşitli ülkelerden örnekler de bu basın toplantısı aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıldı.
Avrupa’nın dört bir yanından gelerek, Brüksel’de buluşan işçiler Roi Albert II Bulvarı’ndan yürüyüşlerine başladılar. Sloganlar “Sosyal Dampingi Durdurun!” ve “İşçi İstismarına Son Verin!” şeklindeydi. Yürüyüş Schuman Meydanı’na kurulan platformda sona erdi. EFBWW ve diğer Avrupalı federasyonlardan temsilciler burada kitleye seslendiler. Yaşlı kıtada ve özellikle de Avrupa Parlamentosu’nda büyük ses getiren eylem ardından üst kuruluşumuz EFBWW bir bildiri yayınladı. Bildiri şu metni içermekteydi;
“Bugün inşaat, tarım ve taşımacılık sektörlerinden 4,000’i aşkın öfkeli işçi, işyerlerindeki sayısız yabancı işçiye zarar veren ekonomik istismarı ve sosyal dampingi protesto ettiler. Her gün binlerce işçi, yasal ve operasyonel boşlukları keşfederek, bunları işçileri sanki birer ticari metaymış sömürü aracı olarak kullanan vicdansız işverenler ve aracılar tarafından istismar ediliyorlar. Asılsız vaadlerle işçileri kandırıyorlar, paravan şirketler kuruyorlar, sahte sözleşmeler düzenliyorlar, işçilere sosyal koruma sunmuyorlar, fazla mesaileri için ücret ödemiyorlar, tazminatlarını vermiyorlar, işçilerin ücretlerinden ulaşım, barınma, beslenme ve daha bir çok gerekçeyle olağanüstü oranlarda kesinti yapıyorlar. Ve en nihayetinde göçmen işçiler tüm bunların kurbanı ve hak ettiklerinin çok çok altında koşullarla çalışmak zorunda kalanlar oluyorlar.
İşçilerin susitimal ediliş biçimlerinin tümü uzun yıllardır iyi bilinmesine karşın, Avrupalı politikacılarda (özellikle de Avrupa Komisyonu’nda) bu sorunu bertaraf etmeye yönelik bir niyet gözlemlenememiştir. Komisyon, sanki Avrupa’yı daha rekabetçi yapacak ve işsizliği ortadan kaldırabilecek bir mucizeymiş gibi iç pazar dogmalarına (girşimciliğin teşvik edilmesi, aşırı bürokrasinin azaltılması, özgür rekabetin tesis edilmesi gibi) ilişkin vaazlarını sürdürüyor. Avrupa’nın gelenekselci emek piyasası politikaları aksıyor ve bu durum Avrupa porjesine olan güveni zayıflatıyor. Avrupa vatandaşlığı algısından ziyade, ayrımcılık ve ırkçılığın yükselişine tanıklık ediyoruz.
İnşaat, taşımacılık ve tarım sektörlerinden işçiler, Avrupalı politikacılara, herhangi bir ideolojik tartışmaya yer olmaksızın, yüzyüze oldukları sorunları tanıma ve bertaraf edilmeleri için kararlı adımlar atma çağrısında bulunmaktadır. Sendikalar, Avrupa işgücü piyasasının daha etkin denetiminin sağlanması için; sosyal sorunlara eğilen bir Europol (Avrupa Polis Teşkilatı), Avrupa sosyal kimlik kartının uygulamaya alınması, hizmet kullanıcıları ve ana yükleniciler için Avrupa taahhütü tesis edilmesi, gerçek serbest meslek sahipleri ve çalışanlar arasındaki farkı ortaya koyan net bir tanım yapılması ve hedefleri şeffaf olan sıkı bir ulusal denetim sisteminin hayata geçirilmesini istiyorlar. Avrupa’daki siyasiler bu önlemleri almak için kararlı ve cesurca hareket etmelidirler!”.